27 Ekim 2012 Cumartesi

hoşça kal balıkçı...

Bodrum'da zaman mavi akıyor ve güneş parlaklığıyla içinizi ısıtsada yürekdeki sancılar çabuk geçmiyor.  H.Balıkçısının ilk oturduğu evi araştırırken Şerif kaptanla görüştüm..Hikayeler anlattı.
                                          (şerif kaptan ve arkadaşları kale önü ekim 2012 )

Halikarnas balıkçısının bodrum günleri yahutda hergünü ve "o güne" şahit olanlar açısından müthiş bir olaymış dinledikçe "ne mutlu balıkçıyla zaman geçirmiş olanlara" diyorsunuz. Lakin Şadan Gökovalı ve Bilgi yayınevi sayesinde hiç değilse yazdıklarını, eserlerini okuyabiliyor ve her okuyuşta başka bir derinlik, zenginlik kazanıyor gönlümüz. Bu zenginlikten mahrum etmeyenlere "merhaba" diyorum.

"mavi sürgün"ü birkez daha okudum. Bodrum'un sokaklarını arşınlarken her adımımı bir dua gibi H.B'sına adadım. Bodruma, denize, denizciliğe, doğaya  karşı tutku, aşk derecesinde bağlı bir insanın İzmir'de yaşamak zorunda kalması ve bir apartman dairesinde gözlerini kapayıp çok sevdiği yaşama veda etmesi çok hazin.

 Geçip gitmiş zaman biliyorum..Çok şeyler yapılmış, söylenmiş yazılmış...Ben kimim ki bu konuda yorum yapabiliyorum ama  insanız işte bazen sınırlar kalkıyor kim olduğunuzu unutuyorsunuz duygu dünyanızda yaşarken..

"mavi sürgün"de  yazdığı ; bodrumdan ayrılmak zorunda kaldığında  ceplerine tohum doldurup gördüğü her çalılığa ekmesi 'ni anlatan satırlar aklımdan çıkmıyor. Hele bodrumda kalacağı evi yaparken  harcadığı emeğini anlatan öyküsünü  okudukça...
...
Bugünün yani 26 ekim 2012 bodrumun da daha doğrusu ara sokaklarında neler vardı;
fotografta ki çocuklar  kelerli mescit sokakta oturuyorlar.Fotografımızı çek dediler. Mavi tişörtlü olan sanırım kaan'dı motorsiklet çarpmış sokakta oynarken alnındaki yara izini gösterdi.Ortadaki Efem balon kalmayınca bugün tekrar gitmek o yokuşu çıkmak zorunda kaldım. Bayram günü mahzunlandı birden getireceğim deyince aydınlanmıştı yüzü..gizem çok cana yakın, kız çocuğu nede olsa  duygusallık doğuştan kodlanmış damarlarına yerinde duramıyordu. ayrılırken oradan el sallamayı ihmal etmedi. Fotograf'ta çektikten sonra  farkettiğim; çıkmaz sokak diye levha var halbuki o sokaktan çıkıp geldim ben. Sokak girişi aşağıda  Mousaleum'un olduğu sokak.  Çocukların anlattığı kaza hikayeleri geldi aklıma. Önlem almış olacak aileler bodrum' da ara sokaklar da dahil  birden önünüze çıkan motorsikletli insan o kadar çok ki..




Antik tiyatro bayram olduğu için kapalıymış unutmanın cezasını ödülle çektirdim kendime..Öğlen ışığın dik geldiği saatlerde bile gölgelerde mavi mavi bodrum vardı..


Sahi o sokakta terkedilmiş bir evin bahçesinde mouseleuma ait kuvvetle muhtemel kalıntılar buldum daha doğrusu açıkta öylece duruyordu..Kocaman sutunların yanın da.Küçük parçaları aldım müzeye götürdüm teslim etmek için.görevli biri "yerine bıraksanız biz tursab'ta çalışıyoruz alamayız" demesin mi ne demek se!..."şimdi bunu alıp götürsem evime, tarihi eser kaçırmış durumuna düşmezmiyim ben" " Alın bir depoya koyun sonra bir bilen değerlendirir belki" dedim... dedim ....dedim...Ukelalığımdan bıkan başka bir görevli aldı elimdem "tamam biz gereğini yaparız" diye savuşturdu beni..İşte  o kalıntalara ait olduğunu düşündüğüm parçalar.



sağlıcakla,

gltn s,

Hiç yorum yok:

"ANNEM" için!