50 YAŞ VE YAŞAMA SEVINCI!
İki aydır elli yaşın huzurunu yaşamaktayım. Meğer son üç yıldır debelenmelerim, gel-gitlerim, menapoz hallerim ve dahi geçmişi, arkadaşlıkları, dostlukları, ne yaptığım, neleri yapamadığım gibi vesaire…Sorgulamalar hep bu elli yaşın huzuru, dinginliğine ulaşabilmek için çektiğim sıkıntılarmış.
Aylaklığıma sahip çıkmanın ötesinde sevdiğim şeyleri yapabilmek için daha çok zamanım var. Aslında daha öncede vardı ama düşünceler karışık olunca bazı şeyleri ertelemek zorunda kalıyordum.
Sözgelimi sinema -kısa film,belgesel çekme gibi hayalim vardı ve nitekimde bunları yapabilecek teknik bilgi ve donanıma son bir yıldır sahip olduğum halde kısacık denemelerin ötesine gidemediğimin farkına vardım.
Yıllardır amatörce fotograf çektiğim , bu konuda paralar harcadığım halde; kendimi ifade edecek fotograflar çekme konusunda kararsızlıklarım oldu..Pek çoğunu atıp ( eski dialar vs..) , sildiğim, kalan arşivdeki fotograflarla da ne yapacağım net değil. Hep bir arayış içinde buldum kendimi. Yazmak konusu ise yıllardır benden bekleniyor.
Gezmek, yeni dünyalar keşfetmek için dil öğrenemedim mesela. Üstelik çocukluğumdan itibaren çok istediğim halde. Oğlan çocuklarım olsun diye aşık olmayı beklediğim adamı çok geç buldum. Zaman hızla akıp savururken huzursuz ruhumu, beden elverişli olmuyor çocuk yapmak için. Başkalarının oğlan çocuklarını uzaktan sevmeyi öğrendim.
Orta anadolunun bozkırında toprakla oynadım, çamurlar içinde kalırken sevincim kiraz dallarında asılı kaldı. Birde asmanın adına “çotuk” dediğim memleketimin bağlarında olmamış üzümü aramakla geçen zamanların buruk tadı.
Arkadaşlar tanıdım ; ürkek, sevecen, içine kapanık, çapkın, mızmız, müşkülpesent, kararsız, aşık, sulu gözlü, bilgiç, miskin, tembel, asabi, hırçın, eşcinsel, okumuş cahil, bildiğini zanneden entellektüel, mükemmelliyetçi, hayalperest,…Aşık insanlar tanıdım hep gözü yaşlı.
Evlenen arkadaşları, dostları, tanıdıklarımı dinledim yıllarca; paranın paylaşmanın erdemine yetmeyeceğini gördüm. Sevginin bir deftere iki şahit huzurunda imza atmakla da elde edilemeyeceğini…
Yılların gümüş rengine çevirdiği saçları öperken, titreyen ellerini avuçlarının arasına alıp gögsüne bastıran, ”beraberiz” sonsuza dercesine yaşanan mutluluklar. Nadiren olsada şahit olduğum.
Aylaklığın erdemine ulaşmadan önce paylaşımlarımın yalnızlığından yakınırdım. Şimdi paylaşınca tadı kaybolacak o kadar çok anlarım varki…Özgürlüğün görünmeyen bir yel gibi hafifçe esmesi ve bu esintinin hoşluğuyla gözlerinizin kapanması gibi bir şey işte!.
Elli yaşın başlangıcında kavuştum aylaklığın erdemine. Şükür biraz daha zaman var keyfini çıkarmak için. Yaklaşık 25 yıl kamu hizmetim oldu “memur” olmanın zihniyetiyle savaşmanın acısını hala hissederim zaman zaman. Kayıp yıllarım diye nitelediğim o zamanlardan geriye kalan sadece bir ekmek parası. Oysa kıyısında yaşamak istediğim engin maviliğin bana sunacağı , karnımı doyuruken ruhumu besleyeceği çok şey olabilirdi. Memuriyetin güvenli kollarına aldanıp sahte kimliğine takılıp kalmasaydım.
Biraz ukelalık etmek istiyorum burada yani tamda iş-güç meselesi mevzu ettiğim sırada; kapitalizm bize her daim en güzel yaşam biçimi sunar. Ne kadar çok paran varsa o kadar mutlu olursun diyerek. Bilirsiniz.. Bireysel kaçısın, sistem içinde kaldığın, sunulan değerlere sahip çıktığın sürece mümkün değildir. Aileler bir ton para harcar çocuğum okusun diploma alsın diye. Amaç iyi bir işi olsun kimseye muhtaç olmasın. Ne kadar masum bir istek.
Hiç araştırdınız mı ülkemizde en iyi okullarda okuyup, bir kaç dil bildiği halde işsiz kalanların sayısını. Yahut da donanımlı gençlerin şirketlerin büyük bir oda verip, toplu eğlencelerle sözde sosyal hayat tasarlayarak , hiç bitmeyecek mesailerle en değerli çağlarını, zamanlarını üç-beş kuruşa sömürdüklerini.
Peki ne yapmak lazım diye sorabilirsiniz. Cevabını sistemin değer yargılarından uzak bir yaşam biçimini hayal ettiğinizde kendiniz bulacaksınız zaten.
Elli yaş diyerek başladım söze. Zamanın bir yaştan sonra daha hızlı geçmesinin nedenini şimdi daha iyi idrak ediyorum ne yazık ki! Sanırım tünelin sonundaki ışığı görebiliyorum artık. Yıllar öncesinden idrak edebilseydim keşke!
Yine de çok şanslı buluyorum kendimi aynı yaşta olup koşuşturan, çabalayan hep daha iyi şeylerim olsun diye zamanını tüketen insanları gördükçe.
Yakın çevremdekilere ” 0n yıl” ömür biçtim kendime dediğimde şaşırıyorlar. Ne demek bu? diyerek. Oysa; yaşamı yahutda geçebilecek ömrünü “tatil” gibi düşüp, planlarsan zihnindeki sis bulutları dağılıveriyor. Önceliklerin değişiyor en başta. Hayal ettiğim sakin koyda bir ev, yazlık gibi sahip olma duygumu çöpe atıp, yaşabilmeyi önüme koyduğumda hayalim birden gerçekleşiyor. Kirası ucuz bir köy evi mesela. Yıllarca gereksiz giysilere vs. para harcadığımı düşününce arada kaçıp ruhumu dinlendireceğim bir yere harcanan para, getirisi yüksek yatırım gibi geliyor bana.
50 yaş başkaları için ne ifade eder bilemiyorum ama benim için anlamı budur diyerek..
sağlıcakla,
gltn s,