İstanbul Modern'e giderken havanın güzel olduğunu görünce gitmekten vazgeçtim. Evde beni "üşüme" diye uğurlayan çocuğum geldi aklıma.
Geri dönüp, otoparka dönen yine de çok sevdiğim Fındıklı Parkın'da yürüyüşe çıkardım. Yerlerde çimenlere, dolaşan insanlara, vapurlara baktı...
Geri dönüp, otoparka dönen yine de çok sevdiğim Fındıklı Parkın'da yürüyüşe çıkardım. Yerlerde çimenlere, dolaşan insanlara, vapurlara baktı...
Aklından neler geçti kimbilir...
Sizi büyüten, ağladığınızda kucaklayan, özgürlüğünden, çocukları için vazgeçen anneler... Ne büyük fedakarlık, insan ömrünün aslında çok kısa olduğunu düşününce!
Dalgalar...Dalgalar...Bazen kabaran bazen de sessizce gelip kıyıya vuran. Duygularımız da zaman zaman öyle değilmidir!
Martı sanki denize bırakılmış oyuncak ördek gibiydi...
Karabatak her seferinde oyunlar yapıyor bize. Onu çok seviyoruz. Birden kaybolunca nereden çıkacak diye merakla bekleyip ve gördüğümüzde sevincimiz...
Ve ağaçlar adlarını bilemediğim... Gökyüzüne, ağaçların tepelerine doğru başımı kaldırıp baktığımda "o" kısacık anlarda doğayla kucaklaşmış gibi hissediyorum. Tıpkı ilkçağlarda olduğu gibi.
Ve eve dönüş, koluna girdiğim, elinden tutup karşıya geçirdiğim, bedeninde yılların izi annem...
sağlıcakla,
gltn s,