23 Eylül 2012 Pazar

FINDIKLI PARKI "OTOPARK" artık..


kimler yapabilir bunu,

bence başta arabalarını  oraya park eden araç sahipleriii,

sonra park etmelerine izin veren yetkililer...



Fındıklı parkı "otopark" oluyor, olmuş..Hiç kimse sesini çıkarmıyor.Kapitalizm sadece tüketmiyor, YOK ediyor artık................Herşeyi, tüm değerlerimizi, doğayı................Ama herşeyi....



sağlıcakla,


gltn s,







20 Eylül 2012 Perşembe

Alanya ve bir ziyaret!...


Bir ziyaret …

Alanya’ya  ziyaret için gitmiştim. Malum bu tür  yerlere hangi amaçla gidilirse gidilsin şehrin belli başlı yerleri gezilmeden gelinmiyor. Ağustos ayı benim için ideal bir ay değilse de  sıcaklardan bunalarak keyfini çıkarmaya çalıştım.
 Mavinin nerede ise tüm tonlarını izleyebildiğim klopatra plajı ve Alanya Kalesi….

Turistik bir beldeye, şehre veya herhangi bir yere giderken    o yer hakkında  bilgi sahibi olsanız bile,  yeni tecrübeler ve küçük keşiflerin sevinci başka türlü oluyor.

 Sözgelimi  Alanya’nın  “oba” beldesinde yer alan M&M restoran ve çalışanları ve özellikle barmen Emrah’ın yaptığı harika kokteyl’ler … İçkinizi yudumlarken dinlediğiniz  kısacık hayat hikayeleri…Restorana gelen müşterilerin nerede ise tamamı   Norveçli’lerden oluşuyor... Yaşadıkları ülkenin İklimine zıt bu şehir ilaç gibi geliyor olmalı ki  dinlediğim öykülerden bildiğim kadarı ile, evlenip alanyaya yerleşenler yahut ev alıp sürekli gelenlerin sayıları  gün geçtikçe artıyormuş.
Alanya’yı ziyaret etmemin nedeni “gülseren” yeğenim. Aslında arkadaşım desem daha doğru.Yeni bir başlangıç yapmak için sevdiği şehre, Alanya’ya yerleşti. Sözünü ettiğim restoranda çalışıyor , şimdilik yeni deneyimlerle zenginleştirmek istiyor kendini…

Yeni bir şehir, yeni yerler ve yabancı insanlar arasında hayat mücadelesini vermeye çalışıyor tıpkı milyonlarca insanların kendi yaşam mücadelelerinde yaptıkları gibi.
Şüphesiz herkesin kendi hikayesi öncelikli olsada, kulaklarınızı tıkamayıp can kulağıyla dinlediğinizde; sevinçlerin yanında daha çok hüzün duyorsunuz. Yaşadığımız  Ülkenin bu hüzünde  payı çok gibi görünse de bireysel yaşam tecrübeleri daha çok etkiliyor gibi geldi bana. Nedir; doğup büyüdüğü toprakların , ailenin ve  büyüdüğü süreçte edindiği bilgi birikiminin, kişisel tecrübelerin ve tüm bunların bileşiminde oluşan kültürün etkisi gibi…Yaşama sevinçleri, umutları pırıl pırıl…Belki bu yüzden çalışırlarken, tebessümlerini, enerjilerini her daim etrafınızda hissediyorsunuz.
...

Alanya kalesi; çok güzel restore edilmiş. Etrafı dolaşmak, panaromik şehir görüntüsünü izlemek  son derece rahat ve keyifli. Birde keyiflerden sonra bazı kuytu yerlere  artıklar bırakılmasa …Fotograflarını  çekemedim bile. O  kadar çirkin.İçilip atılan, bırakılan bira şişeleri vs yiyecek poşetleri. Öyle yerlere atılmışlar ki yetkililerin onları bulundukları yerden çıkarabilmeleri, temizlemeleri için ayrı bir çalışma yapmaları gerekebilir diye düşündüm. Keyifli anlarımızı  çöplerle kirletmediğimizde her yer çok daha güzel görünecek biliyorum. Nasıl  gözükmesin işte  bazı kareler…
  
Fotografın sağ alt  şesinde iki küçük karede yer alan üç  kişiyi özellikle  çekmek istedim. Üç kafadar arkadaş sağır ve dilsiz olmanın;  gezmeye, keyif yapmaya, eğlenmeye  engel olmadığına çok güzel örnektiler...  Onları izlemek bile tek başına gezen “beni “ tebessüm ettirmeye yetiyordu. O kadar eğleniyorlardı yani.

Alanya Kalesini çOk seviyorum çok. Bahar’da yahut Eylül, Ekim aylarında tekrar gitmek düşüncesi dolaşıyor zihnimde. Sadece kale bile başlı başına çalışma konusu fotograf çekmek, sosyal belgesel çalışmak isteyenler için. Bakarsın kendim için gerçekleştirebilirim  bu projeyi neden olmasın! Az daha unutuyordum kaleden şehrin panaromik görüntüsünün nasıl göründüğüne ait çektiğim fotografları bu yazıya eklemeyi….



Kale’den şehre yürüyerek inmelisiniz. Kale içinde yaşayanlar evlerinin önünü genellikle turizm hizmetine açmışlar. Kabaklardan, el işlemelerinden alıp ve sıkılan portakal sularından buz gibi içerek yararlanabilmeniz için.
Alanya kalesinden yürüyerek şehre doğru indiğinizde Kızıl Kulenin görkeminde şehrin öteki yakasını gün batımına yakın saatlerde izlemeniz ayrıca büyük keyif veriyor.


Kızıl Kuleye yıllar once bir arkadaşımla çıkarak kule deliklerden olası düşman saldırılarını kule nöbetçilerinin nasıl karşılayacağına yönelik fantazi denilebilecek türden oyunlar oynamıştık..

Damlataş Mağarası önünde  öğle vakti!...


Klopatra plajı yanında yer alan  damlataş mağarasının önünde  öğlen vakti güneş ışığının çok dik geldiği saatlerde ters ışıkla çok güzel faotograflar çekmek mümkün. Güzelim Kauçuk ağaçlarının altına oturup bir sure etrafı izledim.  BUnaltıcı sıcakta serin ve gölge bir alanda üstelik geri planda turkuaz rengi denizin görüntüsü müthişti…Keyif almak için etrafı dolaşmanıza bile gerek kalmayan köşelerden biri daha.Neler yoktu ki!.. Tartışan  birilerine turistlerin gülerek baktıklarına bile  şahit oldum. İşte o anı gösteren fotograflar.


Sonuç tatlıya bağlandı tabi..Ama “o anı” fotograflamakta geç kalmıştım.
Damlataş mağarasına bir ara serinlemek amacıyla girip çıktım. Açıkçası  bu yer altında oluşan doğa olayları vs. durumlar hiç ilgimi çekmediği gibi  görme amaçlı gezdiğimde de bunalır çıkarım hemen. Kapadokya bölgesinde yer alan üçhisar yeraltı şehri içinde  aynı hisleri taşırım.


Alanya da parkların çok işlevi var nerede ise vazgeçilmez alanlardan. Bu durumu ilgililer çok iyi değerlendirmiş ve korumuş.  Hayvanseverlerin   de sorunları göz ardı edilmeyip parklarda kedi ve köpeklerin çişini yapabilecekleri alanlar bile tesis edilmiş.





Artık yaşadığım şehre dönüş vakti…Arkaoloji Müzesinin tam karşısında yer alan “ıce cream” dondurmacıyı son anda farketsemde daima aklımda …

Alanya Otogarı…

Alanya oto garı küçük ama çok renkli sahnelerin yaşandığı bir yer. Oto garın içinde, son anda yararlanabileceğiniz tadlardan muz da var. Mustafa ve Hüseyin bey ( yanlış hatırlamıyorsam; demek ki neymiş efendim..notlar alınacak mutlaka!)  denize yüzmeye hiç gitmeyen yerlilerden.. Neden diye sorduğumda yabancıların çokluğundan şikayet etti nedense!


Oto garın güvenilir hizmetlerinden biride  hareket saatine kadar valizlerinizi bırakabileceğiniz bir yerin olması. Bir aile işletmesi ve küçük sevimli bir bahçenin içinde yer alıyor.Bir ara oturdum tabi uğurlamaya gelen arkadaşımla…

Bir ziyaret ve bunaltıcı sıcaklara rağmen arada yapılan gezi…Aklımda kale’den klopatra plajının  ve denizin dillere destan turkuaz rengi görüntüsüyle , damağımda kavunlu dondurmanın tadı kalmış
Bir de yüreğimde kalan tortulara yollarda hızla akıp giden görüntülerin eşlik etmesi…..


sağlıcakla,


gltn s,

"ANNEM" için!