Memlekete yolculuk herzamanki gibi özlem doluydu.Gittiğimde coğrafyasının beni neden etkilediğini hala anlamış değilim.Bozkırın ortasında bir yer.Küçücük dereler,çeşmeler ve çocukluğumda tepesine çıkıp oturduğum taş yığınları...İnekler,tavuklar,koyunlar ve yanlarından geçerken korktuğum köpekler.Bağlara,tarlalara gidenleri eşek üzerinde göremiyorum eskisi gibi.Eşeğin yerini motorlu araçlar almış.Kapitalizmin "Kalkınmada Öncelikli Yerler" gibi yapılanma kaygısı olmadığından, köydeki çoban dahil herkesin arabası var artık!
Bu yüzden memlekete her gidişim de önceden ayarlamalar yapıp,başka köyün arabasıyla ulaşım sağlamak zorunda kalıyorum.
Halbuki 'kapital', 'izm' olmadan çok önce köyün minibüsü vardı 'Muhsin emmi'nin sarı arabası beklenirdi hep!.Herkes kendi arabasının müşterisi olunca iptal tabi.
Köyümüzün Muhtarından söz etmeliyim;yaşı itibariyla genç sayılır.Köyde doğmuş büyümüş,çocukluğun da 'deli' lakabı takılmış, sonraları anadolunun değişik kentlerinde Şantiye şefliği yapmış evli,çoluklu çocuklu bir insan.Bu insan yıllardır,bilmem kaç Başbakan,kaç Cumhurbaşkanı,Vali,Kaymakam ve dahi köyümüzün tarihin de muhtarlık yapmış olan kişilerin yapamadığını başarmak üzeredir.Kalkınmada yapılması gereken enn öncelikli işler yani alt yapı sorununu çözmek üzeredir.Bu süreci gerçekleştirirken karşılaştığı zorlukları bir dinleseniz bırakın AB veya 'Muassır Medeniyet' hedefini;belediyenizin evinizin önünden aldığı çöpler için çöp arabaları geçerken merasim izler gibi gururla gözlerinizden yaşlar gelir,'padişahım çok yaşa' anlamında günümüze uyarlanmış tezahürat yapardınız belkide!
Köyde ;kütüphanesi olan,gazete ve dergilerin okey veya tavladan daha çok yer aldığı 'köy kahvesi' nin olmasını hayal etsem de; özgürce canlarının çektiği her gölge kuytularda oturan,yoldan geçenlerle muhabbet eden,çocukların cami imamından kuran vs.din dersleri alıp eve dönüşlerini izleyen insanları gördüğümde "hayal etmek" de acele davrandığım gelir hemen aklıma,tebessüm ederim! Üzülmem cahilliklerine bilenlerin memleketime neler yaptığını gördüğümden...
Köyümüzün en tepe yamaçlarına çıkıp etrafı seyrettiğim de gitmeyi çok istediğim İtalya'nın 'Toscana Bölgesi'ne benzetirim.(..henüz gitmesem de fotografların dan bildiğim kadarıyla..)Gerçekten öyledir;sadece tarlaların biraz daha düzenlenmesi,sınırlarda çalı ve taşlar yerine servi ağaçlarının dikilmesi birde köydeki taş evlerin biraz daha büyük ve mimarisinin 'amale' elinden değilde 'mimar' tarafından çizilmiş projeler doğrultusunda yapılması,bostan,domates,nohut,arpa,buğday ekilen tarlaların da da "kalecik karası" üzümlerinin yetiştirildiği bağlar olsa....Dersiniz ki;" ...İtalya'ya ne hacet git tatık bölgesine!.."
Memleketim,köyüm!..Elinde değil senin biliyorum..Bana yaşattığın onca zorluğa rağmen seni çok seviyorum.Çeşmelerinden,avuçlarımın arasından akarak içtiğim buz gibi sularına her daim hasretim.tarla dönüşü yorgun olsalar da tebessümünü eksik etmeyen,yüreklerinde sevgi,dillerinde şükür duası olan insanlar!..
İnsan neden doğduğu köyü özler,toprağından,suyundan mıdır,halbuki gözlerimizi dünyaya açtığımızda bidiğimiz veya hissettiğimiz sadece ana kucağı değilmidir!.
Ve İnsan neden çok kalmak istemez memleketin de?..
Ve "göç" neden vardır?
sağlıcakla,
gltn s,
Bu yüzden memlekete her gidişim de önceden ayarlamalar yapıp,başka köyün arabasıyla ulaşım sağlamak zorunda kalıyorum.
Halbuki 'kapital', 'izm' olmadan çok önce köyün minibüsü vardı 'Muhsin emmi'nin sarı arabası beklenirdi hep!.Herkes kendi arabasının müşterisi olunca iptal tabi.
Köyümüzün Muhtarından söz etmeliyim;yaşı itibariyla genç sayılır.Köyde doğmuş büyümüş,çocukluğun da 'deli' lakabı takılmış, sonraları anadolunun değişik kentlerinde Şantiye şefliği yapmış evli,çoluklu çocuklu bir insan.Bu insan yıllardır,bilmem kaç Başbakan,kaç Cumhurbaşkanı,Vali,Kaymakam ve dahi köyümüzün tarihin de muhtarlık yapmış olan kişilerin yapamadığını başarmak üzeredir.Kalkınmada yapılması gereken enn öncelikli işler yani alt yapı sorununu çözmek üzeredir.Bu süreci gerçekleştirirken karşılaştığı zorlukları bir dinleseniz bırakın AB veya 'Muassır Medeniyet' hedefini;belediyenizin evinizin önünden aldığı çöpler için çöp arabaları geçerken merasim izler gibi gururla gözlerinizden yaşlar gelir,'padişahım çok yaşa' anlamında günümüze uyarlanmış tezahürat yapardınız belkide!
Köyde ;kütüphanesi olan,gazete ve dergilerin okey veya tavladan daha çok yer aldığı 'köy kahvesi' nin olmasını hayal etsem de; özgürce canlarının çektiği her gölge kuytularda oturan,yoldan geçenlerle muhabbet eden,çocukların cami imamından kuran vs.din dersleri alıp eve dönüşlerini izleyen insanları gördüğümde "hayal etmek" de acele davrandığım gelir hemen aklıma,tebessüm ederim! Üzülmem cahilliklerine bilenlerin memleketime neler yaptığını gördüğümden...
Köyümüzün en tepe yamaçlarına çıkıp etrafı seyrettiğim de gitmeyi çok istediğim İtalya'nın 'Toscana Bölgesi'ne benzetirim.(..henüz gitmesem de fotografların dan bildiğim kadarıyla..)Gerçekten öyledir;sadece tarlaların biraz daha düzenlenmesi,sınırlarda çalı ve taşlar yerine servi ağaçlarının dikilmesi birde köydeki taş evlerin biraz daha büyük ve mimarisinin 'amale' elinden değilde 'mimar' tarafından çizilmiş projeler doğrultusunda yapılması,bostan,domates,nohut,arpa,buğday ekilen tarlaların da da "kalecik karası" üzümlerinin yetiştirildiği bağlar olsa....Dersiniz ki;" ...İtalya'ya ne hacet git tatık bölgesine!.."
Memleketim,köyüm!..Elinde değil senin biliyorum..Bana yaşattığın onca zorluğa rağmen seni çok seviyorum.Çeşmelerinden,avuçlarımın arasından akarak içtiğim buz gibi sularına her daim hasretim.tarla dönüşü yorgun olsalar da tebessümünü eksik etmeyen,yüreklerinde sevgi,dillerinde şükür duası olan insanlar!..
İnsan neden doğduğu köyü özler,toprağından,suyundan mıdır,halbuki gözlerimizi dünyaya açtığımızda bidiğimiz veya hissettiğimiz sadece ana kucağı değilmidir!.
Ve İnsan neden çok kalmak istemez memleketin de?..
Ve "göç" neden vardır?
sağlıcakla,
gltn s,